Ülke olarak tarifsiz acıların yaşandığı günlerden geçiyoruz.
Öncelikle 6 Şubat tarihinde büyük yıkıma yol açan depremlerde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, geride kalanlara sabır diliyorum.
Yaralarımızı hep birlikte sarmaya çalışıyor, hepimiz elimizden geleni yapıyoruz. Geride kalanlar için insani yaşam koşullarını bir an önce sağlamak gerektiği bir gerçek.
Bölgenin hava koşulları oldukça zorlu, insanların aileleriyle barınacağı sıcak ortamlara, akan temiz suya ve tuvalete ihtiyaç var. Bunları hızlıca organize etmek de devlete düşüyor.
Aksi halde önümüzdeki önemli tehlikelerden biri bulaşıcı hastalıklar. Hali hazırda son yıllarda artan göçlerle birlikte, ülkemizde görmeye pek alışık olmadığımız bir takım bulaşıcı hastalıklar da artmıştı.
Şu anda depremzedelerimizin içinde bulunduğu koşullar da bu hastalıkların artmasına davetiye hazırlar tarzda. Bu yazımda biraz yol gösterici olabilmesi açısından bu hastalıklardan biri olan, aslında Türkiye’nin her yerinde sıkça görmeye başladığımız Uyuz Hastalığı hakkında sizlerle bazı bilgiler paylaşmak istiyorum.
Uyuz (Skabies, Gal) Sarcoptes scabiei adında bir parazitin etken olduğu, oldukça bulaşıcı ve kaşıntılı bir hastalıktır. Hastalık kişiden kişiye yakın temasla (ortak yatak, koltuk veya giyişi kullanımı), genellikle 15-20 dakikalık bir sürede bulaşır. Dolayısıyla toplu yaşanılan alanlarda bulaş riski artar.
Hastalık bulaştıktan yaklaşık 4 hafta sonra bulgu vermeye başlar. Geceleri ve sıcakta artan kaşıntı en önemli belirtisidir.
Kaşıntı en çok parmak araları, el bileği, diz, dirsek, bel, göbek çevresi, cinsel organlar, göğüsler ve çok küçük çocuklarda da baş, boyun, yüz, avuç içi ve ayak tabanında şiddetlidir.
Bağışıklığı düşük olanlarda ve küçük çocuklarda bulgular daha erken başlayabilir.
Ortak alanı paylaşan bireylerden birisine uyuz teşhisi koyulduğunda, oradaki, şikayeti olsun ya da olmasın, herkesin eş zamanlı tedavisi gerekir.
Diğer yandan tedavi esnasında eş zamanlı olarak kullanılan bütün kumaş eşyaların da etkeni yok etmeye yönelik uygun bir işlemden geçmesi gerekir. Bu işlemler ya en az 60 derecede yıkama, ya kızgın ütü ile ütüleme ya da ağzı bağlı poşette en az 3 gün havasız bekletme şeklindedir.
Tedavi genellikle kükürt ya da permetrin etken maddeli krem ya da losyonla olur. Bunların bazıları haftada 1, toplam 2 kür şeklinde, bazıları ise 3 gün üst üste kullanılır. Bu ilaçları uygularken erişkinlerde boyundan aşağı tüm vücuda, boş alan bırakmaksızın sürülmesi gerekir.
4 yaş altı çocuklarda ise vücuttan ayrı olarak başa ve yüze de sürülmesini öneriyoruz. Banyo imkanının olmadığı yerlerde ise bazı haplar kullanılabilir.
Daha önce ülkemizde olmayan bu ilaçların şu anda ücretli olarak temini mümkündür. Söz konusu ilaçların SGK kapsamına alınarak, barınma ve banyo sorunu yaşayan hastalara ulaştırılması gerekir.
Uyuz hastalığı ile ilgili yapılabilecekleri kısaca özetledim. Dilerim ki yaralarımız bir an önce sarılır ve daha büyük afetler yaşamayız.