Değerli okurlarım merhaba. Biliyorum ki sonbaharın gelmesi, havaların serinlemeye başlaması ve okulların açılması velileri benzer edişelere sevk ediyor.
Özellikle okul çağında ve küçük yaşta çocuğu olanlar için hastalık döneminin başlama korkusu yorucu olabiliyor.
Aslında bu bulaşıcı hastalık konusu bence çocuk veya yetişkin hepimiz için önemli bir konu dolayısıyla bu yazımda sık gördüğümüz dermatolojik bulaşıcı hastalıklar başta olmak üzere genel olarak bu hastalıklardan nasıl korunmalıyız biraz ona değineceğim.
İlk olarak solunum yoluyla bulaşan bazı hastalıklar var, bunlara damlacık enfeksiyonu diyoruz.
Yani mikrop hasta kişinin ağız veya burnundan gözle görülmeyen su damlacıkları içinde çıkar, bir süre havada asılı kalır ve sonra bir yüzeye iner, mikrobun ve ortamın özelliğine göre bu yüzeyde de bir süre canlı kaldıktan sonra ölür.
Özellikle çocukluk çağında sık görülen el-ayak-ağız hastalığı ve su çiçeği gibi deri tutulumuyla giden hastalıklar ve tabii ki üst solunum yolu enfeksiyonları bu tip hastalıklardandır.
Bunlardan korunmanın en etkili yolu maske ve mesafedir ancak gündelik yaşantımızda özellikle pandemi döneminde de gördük ki bunu uygulamak oldukça zor.
Dolayısıyla hasta olduğu bilinen kişiyle yakın temastan kaçınmak, mümkünse o kişiyle aynı kapalı ortamda uzun süre kalmamak yine kapalı ortamların düzenli havalanmasını sağlamak oldukça önemlidir.
Mikroplu yüzeyle temas sonrası ellerin ağıza veya buruna değdirilmesi de bulaşta önemlidir. Dolayısıyla yüzümüzü gün içinde mümkün olduğunca ellememek de bir korunma yöntemidir.
El yıkamak, başlı başına çok önemli bir korunma yöntemi, üstelik hem solunum yoluyla hem temas yoluyla bulaşan hastalıklara karşı koruyucu bir yöntemdir.
Burda temas yoluyla bulaşan hastalıklara örnek verecek olursak, siğiller, uyuz (uyuzdan korunma yolları ile ilgili daha önce kapsamlı bir yazım vardı, çok yaygın olduğu için buna özellikle dikkat edilmesini öneririm), gündemde olan maymun çiçeği hastalığı gibi deri hastalıkları ile bulaşıcı ishal türleri bu gruptandır.
El yıkamanın ishalin bulaşmasını %23-40 oranında, solunum yolu hastalıklarının bulaşını ise %16-21 oranında azalttığı gösterilmiştir.
El yıkarken ortalama 20 saniye boyunca akan su altında ellerin ovulması önerilmektedir. Daha kısa sürelerde çok daha az sayıda mikrobun elden uzaklaştırılabildiği görülmüştür.
Sabunun kaygan yapısı sayesinde mikrobun deriden ayrılmasını kolaylaştırdığı ve insanların ovalama süresini uzattığı için de hijyen açısından etkili olduğu gösterilmiştir, ancak antibakteriyel sabun kullanımında anlamlı olarak fazladan etkinlik saptanmamıştır. El yıkarken suyun sıcak veya soğuk olmasının da sonucu değiştirmediği gösterilmiştir.
Su ve sabuna ulaşımımız olmayan durumlarda da antibakteriyel ıslak mendiller, el dezenfektanları veya kolonya da kullanılabilir, ancak bunları çok sık kullanmak deri bütünlüğünü bozarak siğil ve mantar gibi fırsatçı enfeksiyon ajanlarının deriye yerleşmesini kolaylaştıracaktır.
Bulaşıcı hastalıklardan korunmanın en önemli ayağı da vücudun kendi bağışıklık sistemidir. Bu sistemin bir hafızası vardır, tanıştığı mikrobu hatırlar ve tekrar karşılaştığında bünye hastalanmadan bağışıklık hücreleri hızla mikrobu yok eder.
Bu noktada aşılar sisteme bilindik mikropları tanıtmak için çok önemlidir. Günümüzde birçok ölümcül hastalık etkin aşılamalar sayesinde ortadan kaldırılmıştır.
Bağışıklık sistemini sağlıklı ve güçlü tutabilmek için stresten uzak durmak, yeterli miktarda uyumak ve iyi beslenmek gerekir. Kronik hastalıklardan özellikle şeker hastalığı bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sebeple kan şeker seviyelerini kontrol altında tutmak gerekir.
Burda günümüzde yine çok popüler olan gıda takviyelerine de kısaca değinmek isterim. Özellike kişilerde D vitamini, çinko ve demir eksikliği varsa bunların mutlaka giderilmesi gerekir. Bunun dışında dengeli ve yeterli çeşitlilikte beslenen kişilerde ek bir takviyeye gerek yoktur.
Ancak arpa, yulaf, çavdar gibi tahıllarda doğal olarak bulunan beta glukan maddesinin bağışıklık sistemini anlamlı derecede uyarabildiği bir çok çalışmada gösterilmiştir, o yüzden tüm kan değerleri normal olan, iyi beslenen ve dinlenen, ancak yine de sık enfeksiyon geçiren kişilerde beta glukan desteği anlamlı olabilmektedir.
Hepimiz için sağlıklı ve keyifli bir yıl olması dileğiyle...