Avrupa Birliği Türkiye Büyükelçiliği Temsilcisinin Ankara’daki olayla ilgili acılarını paylaştıklarını iletmeleri ve taziyelerini sunmasıyla,Avrupa Birliği Delegasyonu çevresinde gelen basın yayın kuruluşlarının temsilcilerinin Vali Toprak ile görüşmeleri başladı.
Avrupa Birliği Delegasyonu çevresinde gelen basın yayın kuruluşlarının temsilcilerine konuşan Vali Toprak; “Öncelikle hepiniz hoş geldiniz. Avrupa Birliği Delegasyonu çevresinde gelen basın yayın kuruluşlarının değerli temsilcilerine tekrardan hoş geldiniz demek istiyorum. Hem Avrupa Birliği Büyükelçimize hem de sizlere acıları paylaştığınız için teşekkür ediyorum.
Suriye’de meydana gelen çatışma, işgal, iç karışıklık, savaş ve bunlardan dolayı ortaya çıkan bir takım gelişmelerin ülkemizden ve İzmir’den hissedilmesini ve var olan sorunlar konusunu size aktaracağım.
Sizlerden öncede Federal Almanya Cumhuriyeti Aşağı Saksonya Eyaleti ile Hessen Eyaleti Bakanlarını ağırladım. Onlara da Suriye’deki savaşın ortaya çıkardığı yansımaları ve problemlerin Türkiye’de hissedileni ve dünyaya etkileri konusunda aktarımlarda bulunduk. Suriye meselesi 2011 yılında çıktığında ben de Diyarbakır Valisiydim. Ülkemiz ve bu konuya bakanlar 6 ay ile1 yıl içerisinde bu konunun ortadan kalkacağını düşündüler ama yıl 2016’ya geldiğinde bu sorunun ortadan kalkma yerine daha da derinleştiğini işin içinden çıkılmaz bir hal aldığını ayrıca en son oraya coğrafya, bölge, kültür, hissiyat açısından hiç ilgisi alakası olmayan ülkelerinde bombardımana başlamasıyla birlikte bu konunun hakikaten geleceği ve tüm ülkeleri etkileme gücünün yüksek bir noktaya ulaştığını ifade etmek istiyorum.
Mutlak şekilde sorunlarından kurtarılması kendi ülkelerinde yaşamalarıyla çözülebileceğine biliyoruz ve inanıyoruz
Bizim buradan ifade ettiğimiz acaba Türkiye üzerinden üçüncü ülkelere ya da Afrika üzerinden İtalya ve Avrupa’ya giden göçün nasıl önlenebileceği ve bunun getirdiği sorunların nasıl ortadan kaldırılacağını düşünüyoruz. Türkiye’den, İzmir’den bizim bakışımızı ifade etmek istiyorum ki Suriye’deki çatışmalar, savaşlar bitmediği sürece biz bunları böyle ziyaretlerde anlatmaya devam edeceğiz. Bu sorunun ortadan kalkması, Suriye’deki sorundan etkilenenlerin ülkelerinden çıktıktan sonraki sorunlarının kontrolle belli bir seviyeye getirilmesi çok zor görünüyor.
İnsanların kendi ülkelerinden ümidi kesmeleri ve tamamen ülkelerinin dışında bir hayat düşünmeleri çok manidar
Suriye’den savaş nedeniyle göçüp İzmir’e sığınmış insanlarla zaman zaman görüşüyoruz. Bu insanlar ülkelerine dönme ve vatan olarak görme noktasında olamıyorlar. Ülkelerinden ümidi kesmişler. Suriye’ye hiç alakası olmayanların müdahalesiyle oraya artık huzur, barış gelmeyeceğini ve orayı rahat bırakmayacakları konusunda Suriyelilerle kişisel olarak görüştüğümüz de kanaatları var. Hepimiz bu konu üzerinde odaklanmalıyız.
Benim de İzmir’den, buradan hissettiğim bu tecrübeler ışığında Suriye’deki bu çatışmalar ve oraya müdahale bitmediği sürece Suriye’den dışarı çıkmış ve değişik ülkelere sığınmış insanların ülkelerine yaşayabilecekleri ortamı sağlayamadığımız sürece göç, göçmen, iltica ve düzensiz göç tabirleri yoğunlaşarak ve artarak devam edecektir.
İnsanlar artık kendi ülkelerine değil de, gidecekleri üçüncü ülkelere göre bakış açılarını geliştirmiş vaziyetteler
Ben ülkeme dönsem bomba patlayacak ailemin hepsi yok olacak, hiçbir garantisi yok ama kanunsuz da olsa Türkiye üzerinden başka ülkelere kaçarak da olsa gittiğim takdirde 10 kişilik bir aileyse 3 kişi bile kurtulsak, karşıya geçsek o dahi benim ailemin geleceği için önemli olacaktır. Bugün itibariyle Suriye’de savaş bitse dahi oradaki yıkık dökük savaş ortamı ve patlamış-patlamamış silahlar 50 yılda düzelmez. Ben dünyaya gelmişim zaten kaç yıl yaşayacağım dolayısıyla ben artık geride aileden ne kadar kişi kaldıysa rahat huzurlu hayat yaşayayım anlayışı içindeler.
İzmir’de 89 bin olmak üzere Türkiye’de toplam 3 milyona yakın Suriyeli sığınmacı var
Sınırda konuşlandırılmış yaklaşık 275 bini eğitim, sosyal, kültürel alt yapısı iyice gelişmiş çadır kentler de yaşıyorlar. Suriye’de arındırılmamış bir bölge olmadığı için maalesef ki Türkiye ve Avrupa ülkeleri de dâhil yoğun bir şekilde göç dalgasının etkisindeyiz. Türkiye’nin ortaya koyduğu fikri benimsemiş olsalardı, bugün Avrupa başta olmak üzere göç ve göçün getirdiği sıkıntılar yaşanmayacaktı. Arındırılmış güvenli bir bölge oluşturulmasına ülkeler sıcak bakmadılar ama bugün bunun kabul edilmemesinin sıkıntısını o ülkeler bizatîhi kendileri yaşıyorlar.
Vatandaşımızla aralarında hiç bir fark yok, aynı sınıflarda eğitim görüyorlar
Burada bulunan 89 bin kişinin çocuğu olan 5100 kişi şu anda İzmir’de kendi çocuklarımızın bulunduğu sınıflarda müşterek olarak eğitim görüyorlar. Bunlardan 6 ila 18 yaş arasında, yani eğitim çağında 22 bin kişi var. Onların 5100 kişisi şu anda benim çocuğumla aynı sınıfta eğitim görüyor. Hiç bir vatandaşımızla aralarında bir fark yok. Ayrı bir sınıf değil, aynı sınıflarda eğitim görüyorlar. Şüphesiz ki sivil toplum örgütleri de bunlara değişik katkıları sağlıyorlar. Bunlar da kendi bulabildikleri, kiraladıkları evlerde kalıyorlar. İzmir’de çadırkent kurma noktasında değiliz. Halk Eğitim Müdürlüklerimiz aracılığıyla dil eğitimleri veriliyor ve yeni okullar açıyoruz.
İzmir halkının ve ülkemizin bakışı daha insani, kapsayıcı, kuşatıcı ve insanlık görevi yapma noktasında
Bu çocukların önemli bir kısmı okul öncesi ve ilkokul çocuğu. Biraz da ortaokul var. Şimdi 22 bin kişiye karşı 5100 kişi olmasının sebebi şu; Suriye’de lise öğrenimi ve ortaöğretim zorunlu olmadığı için ailelerde de onları ortaokul ve liseye gönderme alışkanlığı yok. Hayatlarını idame ettirebilmek adına buralarda günübirlik işlerde, atölyelerde çalışmayı yeğliyorlar. Bir de alışkanlıkları da böyle. Biz de bunlara dikkat ediyoruz. Ailelerin evlerinde ulaşabildiklerimizi eğitim öğretimin içerisine çekmek için oradaki tüm yetkililerle onları okula çekmek için gayret ediyoruz. Günden güne de bu sayıyı artırıyoruz.
Suriyelilerin ülkemize gelişlerinden kısa bir süre sonra sınır hattındaki altyapısı tamamen hazırlanmış çadır kentlerde kalanlar ve onun dışında kalan herkes için Devletimizin bunların hastalanmaları halinde her türlü bakım ve tedavi giderlerinin karşılanmasına yönelik talimatları var. İzmir’de de bu 89 bin kişiden hastalanan olursa hiçbir sosyal güvenlik bağlantısı olmamasına rağmen anında tedavi oluyorlar ve hastalıkları da tedavi ediliyor.
Ekonomik durumu yoksun olanlara gerek Kızılay, benzeri kuruluşlar ve hayırseverler gerekse Devletimizin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı aracılığıyla bir takım katkılarda bulunuyoruz
Suriyelilerin ülkelerine geri dönmedikleri sürece göç ve göç dalgası devam edecektir. Özellikle Rusya’nın orada bombalama faaliyetlerini teröristle, Daeş’le, İşid’le mücadele etmek yerine orada farklı bir takım yapılanmalar içine girmesi sorunu büyütmüş ve göç dalgasının son zamanlarda daha da artmasına neden olmuştur. Bunu somut verilerle ifade etmek gerekirse;
2015 yılı içerisinde Emniyet ve Jandarma denize çıkmadan 36 bin kişiyi İzmir sınırları içerisinde, Sahil Güvenlik de denizin üzerinde kaçmaya çalışırken 24 bin kişiyi yakaladı ve deniz de boğulmaması adına kurtardı.
Ama üzülerek söylemek zorundayım ki Rusya’nın orada müdahalede bulunmasının ardından sadece 2 ay içerisinde 14 bine yakın kişinin burada ülkeden çıkmak üzereyken karada ve denizde yakalandıklarını ve kurtarıldıklarını ifade etmek istiyorum. Geride az kalmış Suriyeli nüfusunu da belki de Rusların planlı bombalamaları nedeniyle insanlık adına utanç verici bir noktadan dolayı bunlar Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden başka ülkelere gitme savaşı veriyorlar.
Burada bir nevi insanların vicdanı, ahlakı ve ülkelerinde insanlığı test ediliyor
Türkiye Cumhuriyeti Devleti 3 milyon kişiyi eğitim, sağlık ve ifade ettiğim diğer alanlarda ilgi ve dikkat göstermekle birlikte ülkenin dışına çıkmamaları adına Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği, Avrupa Birliği ile yapılan antlaşmalar ve akrediteler ile dikkatini ve çabasını üçüncü ülkelere buradan düzensiz göçmenin gitmemesi adına sağlıyor.
Biz tüm takviye edilmiş Emniyet, Jandarma ve Sahil Güvenlik ekiplerimizle birlikte bu geçişleri ve kaçışları önlemek için ciddi denetimler yapıyoruz. Fakat bunlar ülkelerinden ümidi kestikleri için ölümü pahasına, ölmeyi de göz önüne alarak sadece 880 km İzmir’in girintili çıkıntılı adaları ve kıyıları var. Yani bunun kontrolünü ve denetimini sağlamak için her türlü gayretini imkânını en üst düzeyde seferber etmiştir. İnsan kafasına kaçma fikrini yerleştikten sonra onu engelleyemeyiz.
Baktığımızda bir insanlık dramı yaşanıyor
Bence kalıcı çözüm, Suriye’deki savaşın bir an önce bitmesi ve bu insanların ülkelerinde kalmasıdır. Onun dışındaki tedbirler geçicidir ve öteleyicidir. Kalıcı değildir, kalıcı olmadığı zaman bu sorun her türlü tedbire rağmen her bir ülkeyi de rahatsız etmeye devam edecektir. Ülkeler bu konuda hangi noktada duruyorlar, çözüm konusunda ne yapıyorlar. Hiç bir şey olmuyorsa bile güvenli bölgenin orada oluşturulması gerekiyor.
Benim ülkeme zarar vermeyen bir terörist örgüt önemli değildir, buna karşı mücadele etmek gerektirmez diye bir anlayış olamaz
Dünya da bir takım terör olaylarını yaşadık ve yaşıyoruz. Suriye’de, Libya’da ve Afganistan’daki bu gibi hadiselerden sonra dünya ülkelerinin terörizme karşı istenen sonucu almak için çaba göstermemeleri ve kendilerine karşı bir tehdit oluşturmayan terör örgütlerine karşı açık ve net tavır almamaları nedeniyle bugün terör sadece bulunduğumuz ülkeyi değil, her bir dünya ülkesini de tehdit eder noktaya gelmiştir.Terörizme karşı olan savaşta ülkeler arasında ortak dil, ortak duruş, ortak bakış olmalıdır
Fransa’da, Endonezya’da, Tunus’da patlayan bomba ve patlamak üzereyken etkisiz hale getirilen bombalar bu manada terörizme karşı olan savaşta ülkeler arasındaki ortak dil, ortak duruş, ortak bakışın ne kadar elzem olduğunu da göstermektedir. Tavır almayan ülkelere de sıkıntı oluşturacakmış gibi gözüküyor. Örneklerinden öyle anlaşılıyor.
Ben hakikaten çokta üzüntü duymaktayım. Fransa’da çok ciddi terör saldırıları oldu. Dünyanın Fransa’daki terör saldırılarına karşı ortak duruşu ve ortak sesini Türkiye’de Ankara’daki patlamada göremedim. İnsanlık adına bu bir testtir. Ülkelerin terör karşısında tek bir dil kullanıp ortak karar almalarını ve dışlamalarını bekliyoruz.
Bir taraftan düzensiz göç ile uğraşırken bir taraftan da terör olaylarını bertaraf edecek şekilde tüm güvenlik güçlerimizle çalışıyoruz. Bu konuda da müttefiklerimizin, ittifak içinde olduğumuz ülkelerin aynı dilden terörü lanetlemesini ve aynı bakış içinde olmasını bekliyoruz.
Bugüne kadar Suriye’deki sorun konusunda hiçbir mesafe alıcı girişimde bulunmaması ve bu manada terörü önleyici tüm dünya ülkelerini kapsayan ortak noktada bir çalışma yapamaması da çok manidar ve ibret verici olduğunu da söylemek durumundayım.
Norveç’ten ziyaretler olmuştu. Norveçli Bakanımız da Norveç ‘in 5 milyon nüfuslu olduğunu ve 40 bin mülteci Suriyelinin Norveç’e gittiğini ifade etti ve 40 bin kişi Norveç’e gittiği için etkilendiklerini söyledi. Almanya ve Rusya’ya kadar gitmişler. Norveç’e gelene kadar birçok ülke var, geçiş var, her türlü dikkat, kontrol ve güvenliğe rağmen yine de bu insanlar gidiyor.
01.01.2016 tarihinden 19.02.2016 tarihine kadar 2015 yılı rakamlarını geçerek 436 tane göçmen kaçakçısını yakalanarak ve 167’si tutuklanmış.2015 yılı içerisinde 1000 e yakın göçmen kaçakçısını yakalanın 550’sinin tutuklandığını ifade etmek istiyorum. Rusya’daki bombardımanın başlamasıyla daha çok sayıda düzensiz göçmenlerin ülkemize geldiği ve buradan da üçüncü gurup ülkelere geçmeye çalıştığını görüyoruz.
Bir taraftan Avrupa Birliği üyesi İtalya üzerinden bir taraftan Afrika üzerinden, belki de Türkiye’den daha fazla Mısırdan, Fas’tan, Tunus’tan, Cezayir’den, İspanya’ya, Fransa’ya gemilerle açıktan gidişlerin olduğunu maalesef görüyoruz. Şimdi İtalya’nın mücadele etmediğini söyleyebilir miyiz. Asla söyleyemeyiz. Nasıl İtalya denizde kendi bölgesinde mücadele ediyorsa, Türkiye’de en sert bir şekilde mücadele ediyor. Ama bu mücadelenin de çok kolay olmadığını ifade etmek de fayda var diye düşünüyorum.
Bugün Alman Bakan gelmişti. Almanya’da 2015 yılı içerisinde çoğu Suriyeli olmak 1 milyon yüz bin mültecinin olduğunu söyledi. Bu konunun çözümünde ülkelerinin kendilerini beni ilgilendirmiyor sorunun dışında tutayım deme lüksü yoktur. Terörizmde olduğu gibi göçte aynı noktadadır, ortak bir mücadele gerektirmektedir. Bu konu da ittifak ve dostlarımızın maddi değil ama bunun dışındaki alanlarda bize ciddi manada katı sağlamalarından da memnuniyet duyuyoruz ve ilave sağlayacaklardan da memnuniyet duyacağımızı ifade etmek istiyorum.
Bizim buradan her türlü tedbirimize rağmen geçiyorsa Yunanistan üzerinden de Makedonya ve Almanya’ya geçiyorlar engellenemiyor. Karadan engelleyemedikten sonra denizden daha da zor. Ben de denizin üzerinden denetimlere çıktım oradaki insanları kurtaracak şekilde insani yönü de var.
Ben inanıyorum ki; sizlerin de anlatımlarınızla, dinlemenizle, kamuoyunu doğru bilgilendirmenizle birlikte Suriye’deki çatışmanın savaşın bitmesi ve Suriye halkının, Suriye’de kalmasının yolunun açılması çerçevesinde bu sorun ortadan kalkacaktır. Eğer Suriye’ye hiç alakası olmayan ülkelerin müdahalesi önlenmediği takdirde bu insanların ülkelerine dönmesi ve bu sorunun ortadan kalkması mümkün olmayacaktır.
Buradaki ziyaretinizden dolayı tekrardan teşekkür ediyorum. Umuyoruz ki kısa sürede de olsa birkaç şeyi aktarmışızdır.” dedi.
Avrupa Birliği Delegasyonu çevresinde gelen basın yayın kuruluşlarının temsilcilerine konuşan Vali Toprak; “Öncelikle hepiniz hoş geldiniz. Avrupa Birliği Delegasyonu çevresinde gelen basın yayın kuruluşlarının değerli temsilcilerine tekrardan hoş geldiniz demek istiyorum. Hem Avrupa Birliği Büyükelçimize hem de sizlere acıları paylaştığınız için teşekkür ediyorum.
Suriye’de meydana gelen çatışma, işgal, iç karışıklık, savaş ve bunlardan dolayı ortaya çıkan bir takım gelişmelerin ülkemizden ve İzmir’den hissedilmesini ve var olan sorunlar konusunu size aktaracağım.
Sizlerden öncede Federal Almanya Cumhuriyeti Aşağı Saksonya Eyaleti ile Hessen Eyaleti Bakanlarını ağırladım. Onlara da Suriye’deki savaşın ortaya çıkardığı yansımaları ve problemlerin Türkiye’de hissedileni ve dünyaya etkileri konusunda aktarımlarda bulunduk. Suriye meselesi 2011 yılında çıktığında ben de Diyarbakır Valisiydim. Ülkemiz ve bu konuya bakanlar 6 ay ile1 yıl içerisinde bu konunun ortadan kalkacağını düşündüler ama yıl 2016’ya geldiğinde bu sorunun ortadan kalkma yerine daha da derinleştiğini işin içinden çıkılmaz bir hal aldığını ayrıca en son oraya coğrafya, bölge, kültür, hissiyat açısından hiç ilgisi alakası olmayan ülkelerinde bombardımana başlamasıyla birlikte bu konunun hakikaten geleceği ve tüm ülkeleri etkileme gücünün yüksek bir noktaya ulaştığını ifade etmek istiyorum.
Mutlak şekilde sorunlarından kurtarılması kendi ülkelerinde yaşamalarıyla çözülebileceğine biliyoruz ve inanıyoruz
Bizim buradan ifade ettiğimiz acaba Türkiye üzerinden üçüncü ülkelere ya da Afrika üzerinden İtalya ve Avrupa’ya giden göçün nasıl önlenebileceği ve bunun getirdiği sorunların nasıl ortadan kaldırılacağını düşünüyoruz. Türkiye’den, İzmir’den bizim bakışımızı ifade etmek istiyorum ki Suriye’deki çatışmalar, savaşlar bitmediği sürece biz bunları böyle ziyaretlerde anlatmaya devam edeceğiz. Bu sorunun ortadan kalkması, Suriye’deki sorundan etkilenenlerin ülkelerinden çıktıktan sonraki sorunlarının kontrolle belli bir seviyeye getirilmesi çok zor görünüyor.
İnsanların kendi ülkelerinden ümidi kesmeleri ve tamamen ülkelerinin dışında bir hayat düşünmeleri çok manidar
Suriye’den savaş nedeniyle göçüp İzmir’e sığınmış insanlarla zaman zaman görüşüyoruz. Bu insanlar ülkelerine dönme ve vatan olarak görme noktasında olamıyorlar. Ülkelerinden ümidi kesmişler. Suriye’ye hiç alakası olmayanların müdahalesiyle oraya artık huzur, barış gelmeyeceğini ve orayı rahat bırakmayacakları konusunda Suriyelilerle kişisel olarak görüştüğümüz de kanaatları var. Hepimiz bu konu üzerinde odaklanmalıyız.
Benim de İzmir’den, buradan hissettiğim bu tecrübeler ışığında Suriye’deki bu çatışmalar ve oraya müdahale bitmediği sürece Suriye’den dışarı çıkmış ve değişik ülkelere sığınmış insanların ülkelerine yaşayabilecekleri ortamı sağlayamadığımız sürece göç, göçmen, iltica ve düzensiz göç tabirleri yoğunlaşarak ve artarak devam edecektir.
İnsanlar artık kendi ülkelerine değil de, gidecekleri üçüncü ülkelere göre bakış açılarını geliştirmiş vaziyetteler
Ben ülkeme dönsem bomba patlayacak ailemin hepsi yok olacak, hiçbir garantisi yok ama kanunsuz da olsa Türkiye üzerinden başka ülkelere kaçarak da olsa gittiğim takdirde 10 kişilik bir aileyse 3 kişi bile kurtulsak, karşıya geçsek o dahi benim ailemin geleceği için önemli olacaktır. Bugün itibariyle Suriye’de savaş bitse dahi oradaki yıkık dökük savaş ortamı ve patlamış-patlamamış silahlar 50 yılda düzelmez. Ben dünyaya gelmişim zaten kaç yıl yaşayacağım dolayısıyla ben artık geride aileden ne kadar kişi kaldıysa rahat huzurlu hayat yaşayayım anlayışı içindeler.
İzmir’de 89 bin olmak üzere Türkiye’de toplam 3 milyona yakın Suriyeli sığınmacı var
Sınırda konuşlandırılmış yaklaşık 275 bini eğitim, sosyal, kültürel alt yapısı iyice gelişmiş çadır kentler de yaşıyorlar. Suriye’de arındırılmamış bir bölge olmadığı için maalesef ki Türkiye ve Avrupa ülkeleri de dâhil yoğun bir şekilde göç dalgasının etkisindeyiz. Türkiye’nin ortaya koyduğu fikri benimsemiş olsalardı, bugün Avrupa başta olmak üzere göç ve göçün getirdiği sıkıntılar yaşanmayacaktı. Arındırılmış güvenli bir bölge oluşturulmasına ülkeler sıcak bakmadılar ama bugün bunun kabul edilmemesinin sıkıntısını o ülkeler bizatîhi kendileri yaşıyorlar.
Vatandaşımızla aralarında hiç bir fark yok, aynı sınıflarda eğitim görüyorlar
Burada bulunan 89 bin kişinin çocuğu olan 5100 kişi şu anda İzmir’de kendi çocuklarımızın bulunduğu sınıflarda müşterek olarak eğitim görüyorlar. Bunlardan 6 ila 18 yaş arasında, yani eğitim çağında 22 bin kişi var. Onların 5100 kişisi şu anda benim çocuğumla aynı sınıfta eğitim görüyor. Hiç bir vatandaşımızla aralarında bir fark yok. Ayrı bir sınıf değil, aynı sınıflarda eğitim görüyorlar. Şüphesiz ki sivil toplum örgütleri de bunlara değişik katkıları sağlıyorlar. Bunlar da kendi bulabildikleri, kiraladıkları evlerde kalıyorlar. İzmir’de çadırkent kurma noktasında değiliz. Halk Eğitim Müdürlüklerimiz aracılığıyla dil eğitimleri veriliyor ve yeni okullar açıyoruz.
İzmir halkının ve ülkemizin bakışı daha insani, kapsayıcı, kuşatıcı ve insanlık görevi yapma noktasında
Bu çocukların önemli bir kısmı okul öncesi ve ilkokul çocuğu. Biraz da ortaokul var. Şimdi 22 bin kişiye karşı 5100 kişi olmasının sebebi şu; Suriye’de lise öğrenimi ve ortaöğretim zorunlu olmadığı için ailelerde de onları ortaokul ve liseye gönderme alışkanlığı yok. Hayatlarını idame ettirebilmek adına buralarda günübirlik işlerde, atölyelerde çalışmayı yeğliyorlar. Bir de alışkanlıkları da böyle. Biz de bunlara dikkat ediyoruz. Ailelerin evlerinde ulaşabildiklerimizi eğitim öğretimin içerisine çekmek için oradaki tüm yetkililerle onları okula çekmek için gayret ediyoruz. Günden güne de bu sayıyı artırıyoruz.
Suriyelilerin ülkemize gelişlerinden kısa bir süre sonra sınır hattındaki altyapısı tamamen hazırlanmış çadır kentlerde kalanlar ve onun dışında kalan herkes için Devletimizin bunların hastalanmaları halinde her türlü bakım ve tedavi giderlerinin karşılanmasına yönelik talimatları var. İzmir’de de bu 89 bin kişiden hastalanan olursa hiçbir sosyal güvenlik bağlantısı olmamasına rağmen anında tedavi oluyorlar ve hastalıkları da tedavi ediliyor.
Ekonomik durumu yoksun olanlara gerek Kızılay, benzeri kuruluşlar ve hayırseverler gerekse Devletimizin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı aracılığıyla bir takım katkılarda bulunuyoruz
Suriyelilerin ülkelerine geri dönmedikleri sürece göç ve göç dalgası devam edecektir. Özellikle Rusya’nın orada bombalama faaliyetlerini teröristle, Daeş’le, İşid’le mücadele etmek yerine orada farklı bir takım yapılanmalar içine girmesi sorunu büyütmüş ve göç dalgasının son zamanlarda daha da artmasına neden olmuştur. Bunu somut verilerle ifade etmek gerekirse;
2015 yılı içerisinde Emniyet ve Jandarma denize çıkmadan 36 bin kişiyi İzmir sınırları içerisinde, Sahil Güvenlik de denizin üzerinde kaçmaya çalışırken 24 bin kişiyi yakaladı ve deniz de boğulmaması adına kurtardı.
Ama üzülerek söylemek zorundayım ki Rusya’nın orada müdahalede bulunmasının ardından sadece 2 ay içerisinde 14 bine yakın kişinin burada ülkeden çıkmak üzereyken karada ve denizde yakalandıklarını ve kurtarıldıklarını ifade etmek istiyorum. Geride az kalmış Suriyeli nüfusunu da belki de Rusların planlı bombalamaları nedeniyle insanlık adına utanç verici bir noktadan dolayı bunlar Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden başka ülkelere gitme savaşı veriyorlar.
Burada bir nevi insanların vicdanı, ahlakı ve ülkelerinde insanlığı test ediliyor
Türkiye Cumhuriyeti Devleti 3 milyon kişiyi eğitim, sağlık ve ifade ettiğim diğer alanlarda ilgi ve dikkat göstermekle birlikte ülkenin dışına çıkmamaları adına Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği, Avrupa Birliği ile yapılan antlaşmalar ve akrediteler ile dikkatini ve çabasını üçüncü ülkelere buradan düzensiz göçmenin gitmemesi adına sağlıyor.
Biz tüm takviye edilmiş Emniyet, Jandarma ve Sahil Güvenlik ekiplerimizle birlikte bu geçişleri ve kaçışları önlemek için ciddi denetimler yapıyoruz. Fakat bunlar ülkelerinden ümidi kestikleri için ölümü pahasına, ölmeyi de göz önüne alarak sadece 880 km İzmir’in girintili çıkıntılı adaları ve kıyıları var. Yani bunun kontrolünü ve denetimini sağlamak için her türlü gayretini imkânını en üst düzeyde seferber etmiştir. İnsan kafasına kaçma fikrini yerleştikten sonra onu engelleyemeyiz.
Baktığımızda bir insanlık dramı yaşanıyor
Bence kalıcı çözüm, Suriye’deki savaşın bir an önce bitmesi ve bu insanların ülkelerinde kalmasıdır. Onun dışındaki tedbirler geçicidir ve öteleyicidir. Kalıcı değildir, kalıcı olmadığı zaman bu sorun her türlü tedbire rağmen her bir ülkeyi de rahatsız etmeye devam edecektir. Ülkeler bu konuda hangi noktada duruyorlar, çözüm konusunda ne yapıyorlar. Hiç bir şey olmuyorsa bile güvenli bölgenin orada oluşturulması gerekiyor.
Benim ülkeme zarar vermeyen bir terörist örgüt önemli değildir, buna karşı mücadele etmek gerektirmez diye bir anlayış olamaz
Dünya da bir takım terör olaylarını yaşadık ve yaşıyoruz. Suriye’de, Libya’da ve Afganistan’daki bu gibi hadiselerden sonra dünya ülkelerinin terörizme karşı istenen sonucu almak için çaba göstermemeleri ve kendilerine karşı bir tehdit oluşturmayan terör örgütlerine karşı açık ve net tavır almamaları nedeniyle bugün terör sadece bulunduğumuz ülkeyi değil, her bir dünya ülkesini de tehdit eder noktaya gelmiştir.Terörizme karşı olan savaşta ülkeler arasında ortak dil, ortak duruş, ortak bakış olmalıdır
Fransa’da, Endonezya’da, Tunus’da patlayan bomba ve patlamak üzereyken etkisiz hale getirilen bombalar bu manada terörizme karşı olan savaşta ülkeler arasındaki ortak dil, ortak duruş, ortak bakışın ne kadar elzem olduğunu da göstermektedir. Tavır almayan ülkelere de sıkıntı oluşturacakmış gibi gözüküyor. Örneklerinden öyle anlaşılıyor.
Ben hakikaten çokta üzüntü duymaktayım. Fransa’da çok ciddi terör saldırıları oldu. Dünyanın Fransa’daki terör saldırılarına karşı ortak duruşu ve ortak sesini Türkiye’de Ankara’daki patlamada göremedim. İnsanlık adına bu bir testtir. Ülkelerin terör karşısında tek bir dil kullanıp ortak karar almalarını ve dışlamalarını bekliyoruz.
Bir taraftan düzensiz göç ile uğraşırken bir taraftan da terör olaylarını bertaraf edecek şekilde tüm güvenlik güçlerimizle çalışıyoruz. Bu konuda da müttefiklerimizin, ittifak içinde olduğumuz ülkelerin aynı dilden terörü lanetlemesini ve aynı bakış içinde olmasını bekliyoruz.
Bugüne kadar Suriye’deki sorun konusunda hiçbir mesafe alıcı girişimde bulunmaması ve bu manada terörü önleyici tüm dünya ülkelerini kapsayan ortak noktada bir çalışma yapamaması da çok manidar ve ibret verici olduğunu da söylemek durumundayım.
Norveç’ten ziyaretler olmuştu. Norveçli Bakanımız da Norveç ‘in 5 milyon nüfuslu olduğunu ve 40 bin mülteci Suriyelinin Norveç’e gittiğini ifade etti ve 40 bin kişi Norveç’e gittiği için etkilendiklerini söyledi. Almanya ve Rusya’ya kadar gitmişler. Norveç’e gelene kadar birçok ülke var, geçiş var, her türlü dikkat, kontrol ve güvenliğe rağmen yine de bu insanlar gidiyor.
01.01.2016 tarihinden 19.02.2016 tarihine kadar 2015 yılı rakamlarını geçerek 436 tane göçmen kaçakçısını yakalanarak ve 167’si tutuklanmış.2015 yılı içerisinde 1000 e yakın göçmen kaçakçısını yakalanın 550’sinin tutuklandığını ifade etmek istiyorum. Rusya’daki bombardımanın başlamasıyla daha çok sayıda düzensiz göçmenlerin ülkemize geldiği ve buradan da üçüncü gurup ülkelere geçmeye çalıştığını görüyoruz.
Bir taraftan Avrupa Birliği üyesi İtalya üzerinden bir taraftan Afrika üzerinden, belki de Türkiye’den daha fazla Mısırdan, Fas’tan, Tunus’tan, Cezayir’den, İspanya’ya, Fransa’ya gemilerle açıktan gidişlerin olduğunu maalesef görüyoruz. Şimdi İtalya’nın mücadele etmediğini söyleyebilir miyiz. Asla söyleyemeyiz. Nasıl İtalya denizde kendi bölgesinde mücadele ediyorsa, Türkiye’de en sert bir şekilde mücadele ediyor. Ama bu mücadelenin de çok kolay olmadığını ifade etmek de fayda var diye düşünüyorum.
Bugün Alman Bakan gelmişti. Almanya’da 2015 yılı içerisinde çoğu Suriyeli olmak 1 milyon yüz bin mültecinin olduğunu söyledi. Bu konunun çözümünde ülkelerinin kendilerini beni ilgilendirmiyor sorunun dışında tutayım deme lüksü yoktur. Terörizmde olduğu gibi göçte aynı noktadadır, ortak bir mücadele gerektirmektedir. Bu konu da ittifak ve dostlarımızın maddi değil ama bunun dışındaki alanlarda bize ciddi manada katı sağlamalarından da memnuniyet duyuyoruz ve ilave sağlayacaklardan da memnuniyet duyacağımızı ifade etmek istiyorum.
Bizim buradan her türlü tedbirimize rağmen geçiyorsa Yunanistan üzerinden de Makedonya ve Almanya’ya geçiyorlar engellenemiyor. Karadan engelleyemedikten sonra denizden daha da zor. Ben de denizin üzerinden denetimlere çıktım oradaki insanları kurtaracak şekilde insani yönü de var.
Ben inanıyorum ki; sizlerin de anlatımlarınızla, dinlemenizle, kamuoyunu doğru bilgilendirmenizle birlikte Suriye’deki çatışmanın savaşın bitmesi ve Suriye halkının, Suriye’de kalmasının yolunun açılması çerçevesinde bu sorun ortadan kalkacaktır. Eğer Suriye’ye hiç alakası olmayan ülkelerin müdahalesi önlenmediği takdirde bu insanların ülkelerine dönmesi ve bu sorunun ortadan kalkması mümkün olmayacaktır.
Buradaki ziyaretinizden dolayı tekrardan teşekkür ediyorum. Umuyoruz ki kısa sürede de olsa birkaç şeyi aktarmışızdır.” dedi.