Değerli Okurlar,
Köşeme hoş geldiniz.
Ben Myriam…
Öğrenmeyi seven, öğrendiklerini paylaşmayı daha da çok seven, biraz mühendis biraz eğitimci ama her şeyden önce çokça anne olarak karşınızdayım.
Emeklilik çağına gelen yaşlı marangozun hikâyesini hatırlatarak başlamak istiyorum söze:
Uzun yıllar, bir konut yapım şirketinde çalışan marangoz, eşi ve büyüyen ailesi ile birlikte daha özgür bir yaşam sürdürmeye karar verir ve bir gün işverenine, emekli olmak istediğini söyler. En iyi çalışanının, işi bırakıyor olmasına üzülen işvereni, ayrılmadan son bir ev yapmasını rica eder kendisinden.
Marangoz, teklifi kabul eder ve işe girişir. Ne var ki, gönlünün yaptığı işte olmadığını görmek hiç zor değildir.
Çabuk bitirmenin telaşı ile kullandığı malzemelerin kalitesine çok özen göstermez, biraz da baştan savma iş yaparak kısa sürede evi tamamlar.
Evi teslim almak üzere gelen işveren, dış kapının anahtarını marangoza uzatır ve ‘bu ev, sana benim emeklilik hediyem; ailenle birlikte mutlu günler geçirmeni dilerim.’ der.
Marangoz, kendisine uzatılan anahtarı alırken, zihninden, pek te sağlam olmayan keresteler, kısa sürede paslanacak olan kapı kolları, kalitesi düşük fayanslar, gerektiği gibi astarlanmadan boyanmış duvarlar geçer ve ‘ ben ne yaptım’ der kendi kendine ‘ah, keşke yaptığım evin kendi evim olduğunu bilseydim’.
Aslında, marangozun bildiği, ancak farkında olmadığı; her gün bir çivi çakarak, bir tahta koyarak ya da bir tuğla ekleyerek yaşamı boyunca her gün kendi evini yapmakta olduğudur. Tıpkı bizlerin de bildiği, zaman zaman unuttuğu ya da farkında olmadığı gibi…
Bazılarımızın evi, henüz zemin katta iken bazılarımız üçüncü katı tamamlamış olabiliriz. Ne var ki hiçbir zaman hiçbir şey için geç olmadığını unutmamalıyız. Davranışlarınız ve seçimlerinizle evinize üst katlar eklerken, temellerinizi sağlamlaştırabilir, tasarımla
Öyleyse;
Kendimizi başkaları ile karşılaştırıp değerimizi küçümsemeyelim. Her birimiz farklı olduğumuz için özeliz.
Başkalarının önemsediklerini dikkate alarak kendimize hedef seçmeyelim. Bizim için en iyi olanı bilecek kişi biziz.
Geçmişi ya da geleceği yaşayarak, yaşamın elimizden kayıp gitmesine izin vermeyelim. Her günü yaşayarak, bütün günleri yaşayabiliriz.
Çarelerin tükendiğini düşünsek bile vazgeçmeyelim. Denemekten vazgeçtiğimiz ana kadar hiçbir şey gerçekten bitmiş değildir.
Risk almaktan çekinmeyelim. Tüm boyutları ile düşünülerek alınmış riskler bize cesur olmayı öğretecektir.
Bizi sevenlerin sevgisini, ‘çantada keklik’ sanmayalım. Onlarsız yaşamın anlamsızlığı onlara vereceğimiz değerin ölçüsü olsun.
Hayallerimize geçit verelim. Hayallerin olmadığı yerde umudun, umudun olmadığı yerde amacın barınamayacağı hep aklımızda olsun.
Değerlerimizden vazgeçmeyelim. Duyarlılığımız, değerlerimizin bekçisi olsun.
Çok hızlı koşmayalım. Koşmayalım ki; nereden gelip geçtiğimizi ve nereye doğru gittiğimizi bilelim.
Yaşamın bir yarış değil, her anının tadı çıkarılması gereken bir yolculuk olduğu aklımızdan çıkmasın.
Ne dersiniz yapabilir miyiz?
Yapabildiklerimizi çokça yaparak çocuklarımıza örnek olabilir miyiz?