Tekstil fabrikasında kadınların başlattıkları grevde çıkan yangında 129 kadının hayatını kaybettiği tarih: 8 Mart 1857. Bu tarihe grev yapan 129 kişi, fabrikaya kilitlendiği için içeride çıkan yangında yanarak hayatını kaybetti.
Grev yapan kadınların protesto eylemlerinin ve grevlerinin tek amacı, daha iyi ve eşit şartlarda çalışmaktı. Ancak bu talepleri bir facia ile sonuçlandı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün çıkış noktası olan bu olay, her sene anılıyor.
1800’lü yıllarda verilen bu gibi mücadeleler sonucunda, toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın önlenmesi için büyük kayıplar verilmesi pahasına önemli bir yol kat edilmiş olsa da; politik, ekonomik, sosyal, kültürel, sivil alanlarda halen tam olarak eşitliğin sağlandığını söylemek pek mümkün değil. Zira Türkiye'de her on kadından yaklaşık dördü hayatlarının bir döneminde eşleri, partnerleri ya da çalışma arkadaşları tarafından fiziksel, psikolojik ya da cinsel şiddete maruz bırakılıyor. Kadın hakları örgütlerinin raporlarından, medya kuruluşlarından ve ne yazık ki çevremizden şahit olduğumuz üzere Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın cinayeti işleniyor.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da yer alan önleyici ve koruyucu tedbir kararları ile kadına yönelik şiddete başvurulması neticesinde meydana gelen sonuca engel olunmak isteniyor. Bir başka deyişle kadınların eşitlik talebinden doğan sonuçlara ağırlık veriliyor.
Kadınların eşitlikçi talepleri karşılığında şiddetle karşılaşmasının sebeplerine de aynı ölçüde ağırlık verilmesi gerekiyor; çünkü üzülerek söylemek gerekiyor ki kadın cinayeti ile hayatını kaybeden kadınların katilleri hakkında evvelce koruma tedbiri bulunan olaylar, sayıca az değil. Bu noktada bireysel çözümler yerine daha geniş bir çerçeveden şiddet olgusunun çıkış noktasının incelenmesi ve “kadın” kavramının toplum tarafından nasıl anlaşıldığının ele alınması gerekiyor.
KADINLARIN TEK İSTEĞİ EŞİT HAKLARA VE ŞARTLARA SAHİP OLMAK
Ataerkil yapının getirmiş olduğu kültürel eşitsizlikler, kadının bedenini ele alan yazı ve resimlere yer veren sosyal medya, kadını magazin programlarında cinsel obje olarak işlenmesi, dizilerde kadınların sosyal konumlandırılışı, hatta bireyler arası diğer günlük konuşma dili dahi “kadın” kavramını algılayışımızı ve konumlandırışımızı etkiliyor; özellikle çocuklar ve genç yaştakiler için. Şiddet eğilime engel olunması için bu gibi alanlarda da eşitlik çalışması yapılması gerekiyor. Özellikle şiddeti haklı ve doğal gösterici tutumlar, yarının yetişkinleri olan bugünün çocuklarının şiddet uygulamaya olan eğilimini artırıyor.