Türkiye’de yaşanan elim depremler nedeniyle binlerce kişinin yaşamını yitirdiği, bizleri yasa boğan şu günlerde hepimizin aklında tek bir soru var. Bunların sorumlusu kim ve yaptırımı ne olacak? Bu sorunun cevabı her ne kadar teknik karmaşalar barındırsa da depremden sonra adaletin tecelli etmesi ve zararın bir nebze olsun daha aza indirilmesi için başvurulabilecek yargı yolları bulunduğunu söylemek gerekir. Mimarinin, mühendisliğin ve denetimin gereği gibi yerine getirilmemesinin kanun önünde yaptırımları bulunmaktadır.
MÜTEAHHİT SORUMLU TUTULACAK MI?
Uzmanlarca her seferinde ülkemizde deprem riskinin yüksek olduğu, yapılaşmanın buna göre yapılması gerektiği belirtilmektedir. Buna karşın gerekli özeni göstermeyen ve yahut ruhsata aykırı şekilde bina inşa müteahhitler pek tabii ki sorumlu tutulacaktır. Planlamanın buna göre yapılmaması, projenin buna göre geliştirilmemesi gibi müteahhidin eksikliğinden ve kusurundan kaynaklanan bir hatanın söz konusu olması gerekmektedir. Örneğin; bir binanın taşıyıcı kolonlarında beton yerine çakıl taşı konulması, kolon ve kirişlerin hatalı bağlanması, eksik demir kullanılması gibi sebeplerden doğan zarar neticesinde müteahhit hem cezai hem hukuki olarak sorumlu olacak, hapis cezası ve tazminat sonucu doğabilecektir. Depremden dolayı kusurlu fiilleri bulunması halinde şayet zarar müteahhidin kusurlu ve hukuka aykırı fiilinden doğmuş ise cezai sorumluluk açısından taksirle yaralama, taksirle ölüme sebebiyet verme suçlarından müteahhitler yargılanabilecek, mağdurlara maddi ve manevi tazminat ödenmesi gündeme gelebilecektir.
Dikkat edilmesi gereken bir başka husus ise dava açılması gereken süre. Müteahhit tarafından yapılan binanın yıkılması hâlinde zamanaşımı, yıkılma tarihinden itibaren başlayacaktır. (Bkz. Neticesi hareketten ayrılabilen suçlar)
Ancak belirtmek gerekir ki, müteahhidin her şeyi usulüne uygun olarak yapmasına rağmen binanın depreme dayanamayarak yıkılması da mümkün olabilmektedir. Yani, müteahhit kusurlu olmasa da binaların yıkılması söz konusu olabilmektedir. O halde müteahhit sorumlu tutulamayacaksa da başka yollara gidilmesi mümkündür.
DEVLETİN SORUMLULUĞU VAR MI?
Kanunlarımıza göre iki şekilde idarenin sorumlu olabilmesi mümkündür; kusurlu sorumluluk halleri ve kusursuz sorumluluk halleri.
Kusurlu sorumluluk, idarenin kusurlu bir hareketi, hizmetin işlememesi, geç işlemesi ya da kötü işlemesi olarak düzenlenmiştir. Böyle bir durumda tüm şartlar oluştuğu takdirde idare, meydana gelen zararı tazmin etme yükümlülüğü altındadır.
Ülkemiz, deprem riskinin bulunduğu bir bölgededir. Mahkemece idarenin bu durumu dikkate alarak gerekli önlemleri almadığı tespit edilirse, o halde idare kusurlu bir eylemde bulunmadıysa dahi sorumlu olacaktır. Yani kusuru olmadığında dahi sorumlu olması mümkündür. Nitekim Danıştay kararları da mücbir sebebe dayanılarak dahi sorumluluktan kurtulmanın mümkün olmadığı yönündedir.
7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’a göre belediyelerin, mülk idare amirlerinin ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın afet bölgelerindeki binaları, evleri vs. denetleme görevi vardır. Bu görev ve yükümlülüklerini yerine getirmediği kanaati oluştuğu takdirde mahkemece bu makamların sorumlu tutulması mümkündür.
Deprem nedeniyle zarara uğrayan kişi, mevzuata aykırılık iddiasını ispatlamalıdır. Her halde dikkat edilmesi gereken konu, delillerin mahkemeye sunulabilmesidir. Zarar deliller ile ispatlanır ise oluşan zararın tazmin etmesi sonucu doğabilecektir.